Çekirdek, genişletilmiş, büyük, ...

Aile, Toplumun Temel Birimi

"Hayatınızdaki en önemli değer nedir, uğruna çalışılacak en değerli şey nedir ya da size en yakın insanlar kimlerdir?" gibi sorular sorulduğunda çoğu insan "aile" cevabını veriyor. Hiç şaşırmadım. Toplumun temel birimi olan aile, temel bireyler arası ilişkilerle, dünyanın ilk ve belirleyici bilgisiyle, doğru ve yanlış bilincinin oluşumuyla, ahlaki değerlerle, kültürel mirasın aktarımıyla ve çok daha fazlasıyla bağlantılıdır. Bir yandan iyiliğin yeri olan şey, aynı zamanda dramın, yaralanmanın, acının, ıstırabın ve hayal kırıklığının da yeri olabilir.

Aile Tanımları

İnsanlar ve kurumlar aile konusunda farklı görüşlere sahiptir. Aileyi kimin ya da neyin oluşturduğu sorusuna verilebilecek farklı yanıtlar vardır. Bununla birlikte, günlük anlayışta, araştırmalarda ve (devlet) hukuk sisteminde ailenin temel tanımı iki şekilde yapılmaktadır. Birincisi ebeveynler ve çocuklardan oluşan en az iki nesillik bir topluluğa dayanırken, ikincisi hane halkına ve ebeveynler ile çocuklar veya eşler ya da partnerler arasındaki ilişkiye dayanmaktadır.

Ailelerin en önde gelen tanımlarından bazıları aşağıda listelenmiş ve açıklanmıştır.

Ailenin antropolojik, sosyolojik ve hukuki tanımına göre aile, en az iki kuşaktan oluşan bir topluluk ve en az bir ebeveyn ile en az bir çocuktan oluşan sosyal bir kurumdur.

Çoğu aile aynı hanede yaşıyor olsa da, ortak hane bu tanım kapsamında bağlayıcı bir faktör değildir. Bu tanım, örneğin gündelik yaşamın aile boyutlarına ilişkin (anket) araştırmalarında varsayılmaktadır.

Slovenya Cumhuriyeti Aile Kanunu aileyi, yaşına bakılmaksızın bir çocuğun, ebeveynlerinin her ikisiyle veya biriyle ya da çocuğa bakması ve kanun kapsamında çocuğa karşı belirli yükümlülük ve haklara sahip olması koşuluyla başka bir yetişkinle yaşam birliği olarak tanımlamaktadır.

Bu tanıma göre aile, tam da çocukların yüksek yararı nedeniyle devlet tarafından özel bir korumaya sahiptir.

Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi çerçevesinde, ailenin ebeveyn(ler) ve çocuk(lar)dan oluşan, toplum ve Devlet (hukuk) tarafından gözetilen ve üyelerinin geleneklerine (kültürlerine) göre yaşayan bir topluluk olduğunu vurgulamaktadır.
Slovenya Cumhuriyeti İstatistik Ofisi çalışmalarında şu tanımı kullanmaktadır: ‘Aile, özel bir hane içinde en az iki kişiden oluşan yaşayan bir topluluktur. Ebeveynlerden (her ikisi veya biri) ve çocuklardan oluşan bir topluluk veya evli eşlerden veya medeni birliktelik yaşayan bir çiftten oluşan bir topluluk olabilir. Üç veya daha fazla neslin bulunduğu hanelerde aileler istatistiksel olarak en genç nesille birlikte oluşmaya başlar. Bir baba, kızı ve torununun bulunduğu bir hanede, kız ve torun tek ebeveynli bir aileye aittir ve baba istatistiksel olarak ailenin bir üyesi değildir.”

Aile tanımları iki türdür: birincisi en az iki neslin (aynı hanede yaşaması gerekmeyen) varlığına dayanırken, ikincisi kaç neslin yaşadığına bakılmaksızın bir hane içindeki ilişkilere dayanır.

Aile Şekilleri

Aileler farklı yönlere göre ayırt edilebilir. Ailelerin temel tipolojisi şöyle olabilir:

  • Çekirdek veya Çekirdek Aileler: Çocukların her iki ebeveynle birlikte yaşadığı aileler.
  • Geniş Aile: üç veya daha fazla neslin bir arada yaşadığı aile veya diğer akrabaları (örneğin teyzeler, amcalar) içeren aile.
  • Geniş Aile: üç veya daha fazla çocuğu olan aile.
  • Değişime Uğramış Geniş Aile: kardeşlerden oluşan coğrafi olarak ayrı yaşayan ancak akrabalar arasında düzenli teması sürdüren ve karşılıklı destek sağlayan aileler.
  • Tek Ebeveynli Aile: Çocukların yalnızca bir ebeveynle birlikte yaşadığı aile.
  • Yeniden Düzenlenmiş veya Yeni Kurulmuş Aile: ebeveynlerin ayrıldığı ve birinin yeniden evlendiği bir aile. Çocuklar öz veya evlatlık olabilir.
  • Aynı Cinsiyetten Aile: iki aynı cinsiyetten ebeveyn ve çocuklarından oluşan aile.

Aşağıdaki tablo, Slovenya Cumhuriyeti İstatistik Ofisi’nin verilerini kullanarak 2021 yılında Slovenya’daki aile hanelerinin sayısını ve bu hanelerdeki çocuk sayısını göstermektedir.

Bu durumda kullanılan aile tanımı istatistikseldir (çok nesilliliğe değil hane halkına dayanmaktadır). Bu nedenle, örneğin, belirli bir ailede gerçekte kaç çocuk doğduğunu tablodan çıkarmak mümkün değildir. Örneğin, çocukları çoktan evi terk etmiş olan birçok yaşlı çift, çocuksuz çift olarak tanımlanmaktadır.

Ailenin İşlevleri

Aile, toplumumuzun en çok fonksiyon üstlenmiş birimidir ve bu nedenle de vazgeçilmezdir.

Başka hiçbir toplumsal form ya da kurum aile kadar çok sayıda farklı görevi üstlenmez. Her zaman doğurgan ve yetiştirici, eğitici ve ekonomik, aynı zamanda kültürel, ulusal ve dinsel birçok sosyal işlevle ilişkilendirilmiştir.

Günümüzde pek çok “destek” kurumu aile yaşamıyla bağlantılıdır (örneğin anaokulları, okullar, okul sonrası faaliyetler vb.), ancak aile yukarıda belirtilen tüm sosyal işlevlerde kilit faktör olmaya devam etmektedir.

Birçok araştırmacı, ailenin duygusal yaşamın ilk yeri olduğunu ve ahlaki yönelim ve dayanışmayı ailede öğrendiğimizi vurgulamaktadır. Aile, kişisel gelişimin fiziksel, zihinsel ve ruhsal boyutlarının bakımı ile bağlantılıdır. Aynı zamanda kişiler arası ilişkiler için de temel alandır. İlişkisel boyutun önemi, aile ilişkilerindeki yaraların bizi genellikle hayatın diğer yönlerindeki yaralardan daha fazla etkilediği gerçeğiyle de ortaya konmaktadır.

Ailenin temel sosyal işlevleri doğurganlık, sosyalizasyon, ekonomik ve duygusallıktır.

Aile içinde birey farklı alanlarda gelişir: sadece biyolojik ve sosyal bir varlık olarak değil, aynı zamanda manevi bir varlık olarak, kısacası bütün bir insan olarak.

Ayrıca çocuk, hayatın değerleri, insanlar, onların davranışları, hayatın sorunları, verme ve alma, haklar ve görevler, eşitlik ve son olarak da kendi değeri hakkında ilk deneyimlerini ailede edinir. İnsanlara ve insan topluluğundaki yaşama karşı temel tutumunu da onda inşa eder. Bu onun ilk ve çok önemli olan hayat okuludur. Çoğu aile çocuğa sevgi ve kabulü deneyimleyebileceği, istendiğini ve güvende olduğunu hissedebileceği bir ortam sunar.

Sevgiyi genellikle aile ve aile yaşamı ile ilişkilendiririz. Böyle ailelerde sevmeyi ve sevilmeyi, affetmeyi ve af dilemeyi öğreniriz. İnsan yaşamının anlamının temel unsurlarını deneyimlediğimiz ve öğrendiğimiz yerdir. Ailenin temeli, karı-koca ya da eşler arasındaki karşılıklı ve yaşama açık ilişkidir.

Aile ve Devlet Arasındaki İlişki

Aile aracılığıyla toplumlar devam eder. Çoğu insan için aile, daha geniş toplumdan veya devletten daha önemlidir.

İnsanlar olarak, aile ve arkadaşlardan küçük gruplara, mahallelerden, sivil derneklere ve hareketlere, devlete ve ötesine kadar toplumun birçok seviyesinde yaşamaktayız. Her seviyenin kendi önemi ve yeri zor doldurulan kendi rolü vardır.

Bu nedenle aile, mahalle, sivil toplum ve devlet arasındaki ilişki birbirini tamamlayan bir ilişki olmalı, bir düzey diğerine üstün ya da tabi olmamalıdır (örneğin devlet aileye ya da aile devlete).

Yetki ikamesi ilkesi en iyi yol gösterici gibi görünmektedir: toplumun her seviyesiyle ilgili belirli görevler vardır ve bu görevler öncelikle o seviyede ele alınmalıdır.

Çocuk yetiştirme sorumluluğu her şeyden önce aileye aittir ve devlet, sivil toplum, anaokulları, okullar vs. bu konuda onlara yardımcı olur. Örneğin devlet, sosyal politika yoluyla evrensel eğitim, sağlık sistemi, aile yardımları ve ekonomik zorluk çeken ailelere yardım gibi ortak konularla ilgilenir.
Ailede alkolizm, şiddet veya ciddi ruh sağlığı sorunları varsa durum farklıdır. Bu gibi durumlarda Devletin rolü, çeşitli kurumlar (doğumevleri, kriz merkezleri, güvenli evler, aile merkezleri gibi) aracılığıyla aile üyelerine, özellikle de en savunmasız durumda olanlara destek sağlamak için doğrudan harekete geçmektir.

Aile Politikası

Devlet için aile ile olan ilişki çok önemli bir faaliyet alanıdır. Devlet, ailenin insani gelişimdeki “hayati” etkisinin ailenin varlığı için elzem olduğunun bilincinde olmalıdır.

Devletin aileye yönelik tutumu zaman içinde değişmiştir. Aileye bakış açısı aynı zamanda iktidardaki yönetimin siyasi bağlılığına veya değer sistemine göre de değişmektedir.

Aile politikası, devlet ve alt sistemleri düzeyinde ailelerle ilgili tüm önlemlerin toplamıdır.

Aileyi etkileyen tüm politikaların dikkatle değerlendirilmesi, kılavuz ilkelere uyulması ve toplum olarak tam bir bireysel yaşam ve topluma aktif katılım için gerekli olduğunu kabul ettiğimiz nihai hedeflerin takip edilmesi önemlidir. Bu alandaki politikaların iktidar değişimiyle birlikte değişmesi iyi bir şey olmadığından, mümkün olan en geniş siyasi çoğunluğun bu konularda uyumlu olması da önemlidir.

Son yıllarda politika, sosyal politikayı aile politikasından ayırma eğilimine girmiştir (yardımlar aile üyelerinin tasarruflarına değil, çocuk sayısına dayanmaktadır).

Devletin etkilemek istediği önemli bir husus da doğum oranlarıdır.

Doğurganlık oranı, yani doğurganlık çağındaki kadın başına doğan çocuk sayısı 1976’da 2,2 civarındayken, yirmi yıllık düşüşün ardından 1996’da 1,3’ün altına inmiştir. Daha sonra doğurganlık oranı biraz artarak 1,5 civarına yükselmiştir.

Mevcut durum, Slovenya’da doğan Slovenlerin sayısının azalmamasını sağlamak için kısa vadede doğum oranında bir artış olmayacağını göstermektedir. Slovenya’nın demografik tablosu Avrupa ve dünyadaki en kötü tablolardan biridir ve politika bu açıdan da aileleri çeşitli şekillerde desteklemekle giderek daha fazla ilgilenmektedir.

Son yıllarda aile politikasının odaklandığı alanlar şunlardır: çeşitli aile destek programları, ebeveyn bakımı ve aile yardımları, alternatif çocuk bakımı, aile refahı, iş ve aile yaşamının uzlaştırılması, işgücü piyasası ve istihdam, sağlık veya sağlık hizmetleri, eğitim, bakım ve eğitim ve barınma.

Geleneksel Aile Günümüzde Tehdit Altında mı?

Geleneksel toplumsal durum, çekirdek ve geniş olmak üzere iki tür aile tanımaktadır.

Bu aile tiplerinin payı son yıllarda istikrarlı bir şekilde azalırken, geri kalan tiplerin sayısı artmaktadır. Bu olgunun, değişen yaşam tarzları ve yaşam temposu başta olmak üzere çeşitli nedenleri vardır.

Geçmişte uzun bir süre boyunca, anne, baba ve çocuklardan oluşan bir ailenin, büyükanne ve büyükbabaların da bulunma olasılığıyla birlikte, çocuklara en uygun kişisel gelişimi sağladığı toplumda genel olarak kabul görmüştür. Böyle bir ailede, hem erkek hem de kız çocuk, yaşamın çeşitli durumlarında kendilerine destek sağlayan anne veya babalarıyla özdeşleşme fırsatına sahip olmuştur.

Ancak günümüzde aileler daha hızlı bir şekilde parçalandığı için bu ‘ideal’ yavaş yavaş aşınmaktadır. Sonuç olarak, büyük ölçüde yeni aile tipleri kurulmaktadır. Bu durumdan en çok etkilenenler çocuklardır. Toplumda başka ilişkiler kurmalarına da yardımcı olan temel güvenliklerini kaybederler.

Çekirdek ailelerin ayakta kalması sadece sevgi değil, aynı zamanda ilgili bireylerin büyük çaba, sabır ve olgunluk göstermesini de gerektirir. Toplum veya devlet, bu tür ailelerin korunmasını desteklemek ve böylece çocukların daha iyi gelişmesini sağlamak için daha fazlasını yapabilirdi, ancak son zamanlarda sadece yeni duruma uyum sağlamakta ve hatta bu tür topluluğun mümkün olduğunca çok biçimini dahil etmek için aile tanımını değiştirmektedir.

Çekirdek ve geniş ailelerin parçalanması aynı zamanda çeşitli sosyal ve ekonomik grupların da işine gelmektedir, çünkü bu gruplar bireyler üzerinde daha fazla etki kurabilmekte ve böylece hedeflerine ulaşabilmektedir. İşlevsel bir çekirdek veya geniş aile, diğer şeylerin yanı sıra, güvenli bir bağlanma ve her bir üyesinin gerçekten ihtiyaç duyduğu şeyi elde etmek için istediği zaman gidebileceği bir yer sağlar. Dolayısıyla günümüz tüketim toplumunun şekillendirdiği tüm ihtiyaçlar bu üyeler için daha az önemlidir.

Kapanış

Aile, toplumun temel ve vazgeçilmez bir unsurudur. Ailenin görevlerini veya misyonunu tam olarak yerine getirebilmesini sağlamak devletin sorumluluğundadır.

Devlet ve toplum bir bütün olarak ailelerin gelişimini çeşitli şekillerde teşvik eder ve aileler aynı zamanda üyelerini sorumlu vatandaşlar olarak yetiştirirse, toplumumuzun geleceğine iyimserlikle bakabiliriz.